27 May 2018

Bir Fincan kahve & Güzel Masallar & Türkçe Masallar


Dünyanın en mutlu insanı sorunları olmayan değil,mükemmel olmayan şeylerle yaşamaya öğrenendir.Diplomalarını çoktan almış,kendini mesleklerinde kanıtlamış bir grup öğrenci eski üniversite profesörlerini ziyaret etmek için toplanmış.
Konuşmaları çabucak iş ve hayat stresi hakkında şikayetlere dönüşmüş .
Misafirlerine kahve teklif  etikten sonra, Profesör mutfağa girmiş ve oradan dönmüş büyük bir sürahi kahve ile ve farklı bardaklarla. Onlar porselen, plastik,cam kristal, bazıları sıradan, diğerleri pahalı görünüyormuş. Onlara kahve dökmelerini söylemiş. Bütün öğrenciler birer fincan kahve tutuyormuş, Profesör ş,öyle demiş:"Eğer fark ederseniz, tüm güzel ve pahalı görümlü bardaklar hemen alındı, sıradan ve ucuz olanlar kaldı. Bu süreçte sadace kendiniz için en iyisini istediniz böyle  devam ederseniz, bu stres ve problemner kaynağı herzaman olacaktır.
Emin olun fincan kahvenin kalitesini değiştirmes. Çoğu durumlarda sadece daha pahalı yapar kahveyi ve bazen ne içtiğimizi  gizler aslında. Hepinizin istediği sadece bir kahve, bir fincan değil, ama her biriniz en güzel fincanı tercih etti. Ve sonra diyerlilerinin fincanlarına bakmaya başladınız.
Şimdi bunu düşünün, Pröfesör dedi.
"Hayat kahve , iş, para, sosyal durumunuz ise bardaklar. Bunlar sadece aletler, hayatı ve bardak şeklini tutan ve içeren, sahip olduğumuz, belirlemiyor, hayatımızın kalitesinde değiştirmiyor.
Bazen bir bardağa konsentre olduğumuzda, unutuyoruz kahvenin tadını çıkarmaya. .. Kahvenin tadını çıkarın! En mutlu insanlar en iyisine sahip değildir. Onar bizi çevreleyen şeylerin en iyisini yaratıyorlar.
Hayatta dikkat etmeniz gereken dört şey vardır.
1.Sadece yaşa
2.kalbinle arzu et.
3.Cömertçe sev.
4.Güzel ve arkadaşça konuş.

20 May 2018

Gelincik ile Horoz & fabl hikayeleri & Ezop Masalları


Günlerden bir gün, bir gelincik ile horoz varmış. Gelincik bir gün bu horozu yakalamış: “Şu horozu yiyeceğim yemesine ama bari bir de sebep göstere­yim!” demiş.
Gece yarısı oldu mu, başlarsın ötmeye, insanları uyutmaz, rahatsız edersin: bari yiyeyim seni de bu sorunu ortadan kaldırayım!” de­miş. Ama horoz cevabını bulmuş:İnsanları sabahları uyandırıyorsam kötülük olsun diye değil, iyi­lik olsun diye uyandırıyorum : kalkıp işlerine bakıyorlar” demiş. Bunun üzerine gelincik başka bir taraftan tutturmuş: “Ben senin ahlakını da beğenmiyorum: Ana demiyorsun, kız kardeş demiyorsun, bütün tavuklara sataşı­yorsun. Olur mu böyle şey?” diye sormuş. Horoz bu sefer de altta kalmamış : “Sana ne oluyor? Efendilerim memnun; o sayede ta­vuklar bol bol yumurtluyor” demiş. Gelinci­ğin artık kafası kızmış:
Eeee! çok oldun ar­tık! Seni dil ebesi seni! Sen her söze bir karşılık buluyorsun diye benim karnım zil mi çalacak?” demiş, horozu yiyip yutmuş.
Bu masaldan şu anlaşılıyor: Bir kişi do­ğuştan kötü olmaya görsün! edeceği kötülüğe bir bahane bulmadı mı, bu sefer de açıkça eder.

13 May 2018

Serçe ile Dört Yavrusu & Ezop Masalları & Fabl Hikayeleri


Bir varmış, bir yokmuş; bir anne serçe ve onun dört tane birbirinden şirin yavrusu
varmış. Serçe, sıcak yaz aylarında yuvasında yavrularını büyütüyormuş. Gündüzleri yavruları için yem topluyor, gün boyu birkaç kez yuvaya dönüp küçükleri besliyormuş. Her geçen gün yavrularının büyüdüğünü, güçlendiğini görüyor ve seviniyormuş.
Sonbahara doğru yavrular artık iyice büyümüş, yuvada hoplayıp zıplamaya, kanatlarını denemeye başlamışlar. Birgün yine kanatlarını denerlerken, birden çıkan rüzgar yaramaz yavruları alıp yuvadan uçurmuş. Anne serçe, akşam döndüğünde yavrularını göremeyince çok üzülmüş. Onların artık uçabilecek kadar büyüdüğünü biliyormuş ama hayata dair nasihatler vermeden, onlarla vedalaşmadan gittiklerine çok üzülmüş.
Kış ayları yaklaştığında, anne serçe tarlada yem toplarken birden yanına doğru uçan dört küçük serçe görmüş.
Yavrularını hemen tanımış. Birbirlerini kucakladıktan sonra anneleri onlara nasıl yaşadıklarını sormuş.
Önce en büyük yavrusu anlatmaya başlamış:
Önce bahçelerde yaşadım, solucan topladım. Sonra kirazlar olurken kiraz yedim. Kirazdan sonra armutla beslendim. Karnım hiç aç kalmadı.”
Ay, yavrum,” demiş serçe anne, “bu hayat çok tehlikelidir. Başkasına ait şeylerle yaşamaya alışanın başına kötü işler gelebilir.”



Sonra ikinci yavrusu anlatmış:
Ben konağın yakınında yaşadım. Zengin insanların artıklarını, ahırlarda hayvanlara verilen yemklerin kalıntılarını topladım. Karnım hep doydu, hem de çok iyi yemeklerle.”
Ay, yavrum,” demiş anne, zenginliğin yanında yaşamak iyidir ama zenginlikle birlikte alçaklık da hep orada olur. Bu hayat çok tehlikelidir.”
Sonra da üçüncü yavrusu anlatmış:
Ben yol boylarında yaşadım. Orada hep bir şeyler bulunuyor. Onları topladım.”
Ay, yavrum,” demiş anne, “yol boyları tehlikeli olur. Sen yem toplarken yaramaz çocuklar sana taş atabilir.”
Sıra en küçüğe gelmiş:
Anne, ben ormanda kaldım. Ağaçların dalları arasında yer buldum kendime. Kimseye zarar vermeden, kimseye muhtaç olmadan, özgür yaşadım. Kendi bildiğim gibi, kimseye bağlı olmadan yaşamak çok güzel. Hayatımdan çok memnunum.”
Yavrum,” demiş anne, “en küçük olmana rağmen en akıllı senmişsin. Özgür olan, hayatta kimseye muhtaç olmayan, en mutlu hayati bulacaktır. Senin hayatın diğerlerine de örnek olmalı.”
Gökten üç elma düşmüş; biri yazana, biri dinleyene, biri de bu masalı okuyana.

5 May 2018

Çirkin Ördek Yavrusu & Türkçe Çocuk Masalları


Bir çiftlikte sevimli bir ördek ailesi yaşıyordu. Anne ördek yumurtaların üzerine oturmuş yeni yavrularının yumurtadan çıkacağı zamanı bekliyormuş. 7 tane yumurta varmış çatlamayı bekleyen. Nihayet güneşli bir sabah yumurtalar çatlamaya başlamış. Biraz sonra 6 tane minik sevimli ördek yavrusu neşe ile yumurtalarından çıkmışlar. Yavrular bu yeni dünyaya alışmaya çalışıyorlar. Annelerinin etrafında yürümeye çalışıp bağrışıyorlarmış.

Fakat en büyük yumurta hala çatlamamış. Anne ördek endişelenmiş, bir terslik olduğunu düşünmüş. biraz daha yumurtanın üzerinde beklemeye karar vermiş. biraz zaman sonra yedinci ve en büyük yumurtada çatlamış. Yumurtadan çıkan ördek şaşkın şaşkın etrafına bakınıyormuş.
Ama anne ördek ve diğer kardeşleri ondan daha şaşkınmış. Çünkü bu ördek kardeşlerine hiç benzemiyormuş. Diğerlerinden daha iriymiş ve beyaz gri tüyleri varmış. Diğer yavru ördekler ona gülmeye başlamış. Diğer yavru ördeklerden biri:
  • Sen nasıl bir çirkin ördek sin böyle, bize hiç benzemiyorsun, dedi.
    Anne Ördek:
    Anlamadım gitti sen niye kardeşlerine benzemiyorsun, dedi.
    Sonra diğer ördek yavruları hep bir ağızdan “Çirkin! Çirkin!” diye beyaz gri renkli ördek yavrusuna seslendiler. Çirkin ördek yavrusu buna çok üzüldü.
    Aradan belli bir zaman geçmiş. Yavru ördek yavruları büyümüş. Ama bizim çirkin ördek yavrusu dahada büyümüş ve tüylerinin rengi farklılaşmış.
    Anne Ördek:
    Sen ne kadar büyüdün böyle, nasıl oldu da benim senin gibi bir yavrum oldu.
    Zaman akıp gitmiş, çirkin ördek zamanla daha farklı ve daha üzgün bir ördek olmuş. Kardeşleri onunla oynamıyormuş:
    Biz seninle oynamıyoruz çünkü sen çok çirkinsin.
    Çiftlikteki tüm hayvanlarda onunla alay ediyormuş.
    Çirkin ördek yavrusu! Çirkin ördek yavrusu!
    Anne ördek ise onu tehlikelere karşı koruyor ve teselli etmeye çalışıyormuş. Anne Ördek:
    Zavallı ördeğim benim niye diğerlerinden bu kadar farklısın ki?
    Çirkin ördek zaman geçtikçe kendisini daha yalnız hissetmiş. Geceler boyunca sessiz sessiz gözyaşları dökmüş. Kimsenin onu istemediğini düşünmüş:
    Ben neden bu kadar çirkinim sanki, Niye diğer kardeşlerim gibi olamadım diye ağlayıp durmuş.
    Bir gün yaşadıkları göl kenarına ellerinde tüfekleri ile avcılar gelmiş. Avcılar gördükleri ördekleri avlamaya başlamış. Anne ördekte yavrularına göl kenarında yiyecek ararken avcılar tarafından yakalanmış. Çirkin ördek olanlardan habersiz o gece sabaha kadar annesinin dönmesini beklemiş. Ama annesi dönmemiş. Zavallı ördek ne yapacağını bilmiyormuş. Önce köpeğin yanına gitmiş ama köpek:
    Git buradan, benim senin gibi çirkin bir ördek ile konuştuğumu kimse görmemeli, diyerek onu kovmuş.
    Ördek sonra tavuğun yanına gitmiş. Tavuk ise:
    Ben bile senden daha güzelim, diyerek onunla alay etmiş.
    Çirkin ördek çok üzülmüş ve:
    Kimse beni burada istemiyor. Annem geri gelmeyecekse benim bu çiftlikte kalmam için bir nedenim kalmadı. dedi ve çirkin ördek yavrusu o sabah itibariyle çiftliği terk etmiş. Yüzerek gölün diğer tarafına geçmiş. Yolda gördüğü hayvanlara hep aynı soruyu sormuş:
    Benim gibi tüyleri olan bir ördek tanıyor musunuz?
    Herkesten aynı olumsuz cevabı vermiş. Herkes böyle bir ördek görmediğini söylemiş. Çirkin ördek yavrusu yine yola koyulmuş ve başka bir göle ulaşmış. Orada gördüğü kazlara da aynı soruyu sormuş. Kazlar ise:
    Burada böyle duramazsın! Burası çok tehlikeli! Silahlı avcılar dolaşıyor hemen uzaklaş buradan diye uyarmışlar.
    Bizin çirkin ördek yavrusu oradan da uzaklaşmış. Karşısına yeni bir göl daha çıkmış. Bu sefer yalnızmış etrafta kimseler yokmuş ve kendi kendine:
    Madem beni kimse istemiyor. bende sonsuza kadar burada saklanacağım, diye kendi kendine söylenmiş.
    Aradan aylar geçmiş. Çirkin ördek yalnız olmasına rağmen çok mutluymuş. Bir gün gökyüzünde güneye göç eden, beyaz, uzun, ince burunlu, geniş kanatlı, çok güzel kuşlar görmüş. Onlara hayranlıkla bakmış ve:
    Ne kadar güzel kuşlar, keşke bende onlar gibi olabilsem. demiş.
    Kış iyice bastırmış. Bembeyaz karlar yağmaya başlamış. Ördek yavrusu ilk kez gördüğü karı çok sevmiş. Karlara batıp çıkıyor. yağan karlar yüzünden bembeyaz görünüyormuş. Ama karlar her tarafı kapladığı için yiyecek bulmada çok zorlanıyormuş. Yiyecek aramak için yürümeye başlamış. Ama çok üşümüş ve yorulmuş. Bu sırada bir çiftçi ile karşılaşmış.
    Çiftçi ona acımış ve ısınması için onu ceketinin içerisine koymuş ve:
    Zavallı şey nasılda üşümüşsün, seni eve götüreceğim ve büyüyünceye kadar sana bakacağım, demiş.
    Çiftçi söylediği gibi ona çok iyi bakmış. İlkbahar geldiğinde çirkin ördek o kadar çok büyümüş ki. özgür dolaşabilsin diye çiftçi onu göle bırakmış.
    Yeniden tek başına kalan çirkin ördek, uzun bir aradan sonra ilk kez yansımasına bakmış. Fakat gördüğü şey karşısını da çok şaşırmış. Önce kendini tanıyamamış. Arkasında başka biri var sanmış. Kanatlarını çırpmış, sudaki yansıması da aynı şeyi yapmış. Boynunu uzatmış, sudaki yansıma yine onu taklit etmiş. İşte o zaman suda gördüğü muhteşem kuşun kendisi olduğuna inanmış ve:
    Bu benmiyim gerçekten, nasılda değişmişim, Gökyüzünde uçarken gördüğüm kuşlar gibiyim. Eve dönüp herkese kendimi göstermeliyim, demiş.
    Hemen yola koyulmuş. Gölde yüzerken bir kuğu sürüsüne rastlamış. Kuğular onlardan biri olduğu için onuda yanlarına almışlar. Çirkin ördek, kuğularla birlikte neşe içinde yolculuk yapıyormuş.
    Göl kenarında kuğu sürüsünü gören bir çocuk arkadaşlarına seslenmiş:
    Şu en arkada giden genç kuğuya bakın. Hayatımda gördüğün en güzel kuğu, demiş.
    Evet en başından beri bir kuğuymuş aslında, şanssız bir şekilde ördek yumurtalarının içerisine karışmış sadece, Ama şimdi gerçek ailesi ile birlikteymiş ve mutlu bir hayat onu bekliyormuş.