Bir
varmış, bir yokmuş. Bir zamanlar, sevimli, küçücük bir köyde
yoksul bir köylü yaşarmış. Bu köylünün bir tavuğu varmış.
Köylü bu tavuğu çok severmiş. Tavuk da ona her gün birer
yumurta yaparmış. Ama bu yumurtaların ilginç bir özelliği
varmış. Yumurtalar altındanmış. Köylü her gün kümesten
aldığı altın yumurtayı şehre götürür, kuyumcuda satarmış.
Yoksul
köylü giderek zenginleşmeye başlamış. Zenginleştikçe huyu
değişiyormuş. Artık para kazanmak için çalışmak zorunda
kalmıyormuş. Çalışmadan, yorulmadan para geldiği içinde
paranın değerini bilmiyormuş. Gereksiz yere para harcamaya,
ihtiyacı olmayan şeyler almaya başlamış. Lüks içinde yaşamaya
alıştığından bir süre sonra para yetersiz gelmeye başlamış.
Artık
daha fazla parası olsun istiyormuş. Kümese gittiğinde, tavuğu
eskisi kadar sevip okşamıyor, ona verdiği altın yumurtalar için
minnet duymuyormuş. Zamanla tavuğun karnında bir hazine
sakladığına inanmaya başlamış. Eğer tavuğun karnını keserse
bu hazineye ulaşacağını, ömrü boyunca krallar gibi yaşayacağını
düşünüyormuş.
AAç
gözlü köylü, bir sabah elinde bıçakla kümese girmiş.Tavuk
köylünün kötü niyetini anlayıp kaçmaya başlamış. Ama köylü
hazineye ulaşmayı kafasına koymuş. Yakaladığı gibi kesmiş
tavuğu. Acele ile karnını açmış, merakla içine bakmış, bir
de ne görsün? Tavuğun karnında ne altın var, ne de hazine. Aç
gözlülük yaptığı ancak o zaman aklına gelmiş. Ama artık iş
işten geçmiş.ç
gözlü köylü, bir sabah elinde bıçakla kümese girmiş.Tavuk
köylünün kötü niyetini anlayıp
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder