Bir
zamanlar, uzak bir ülkede yaşayan zalim bir avcı varmış.
Avcılığa pek meraklıymış. Günlerden bir gün, avcıya bir kaç
arkadaşı konuk olmuş. Sürekli av yaptığından hiçbir iş
yapmazmış, haliyle de dolabında hiçbir şey yokmuş. Konuklarına
hangi yemeği ikram edeceğim derken, gözüne her zaman av yaparken
kullandığı Çağırtkan keklik ilişmiş. Bu kekliği keseyim de
yemek yapayım, yarın öbür gün av yaparken bir keklik tutar bunun
yerine koyarım diye düşünmüş.
Zalim
avcıyı elinde bıçakla gören Çağırtkan keklik çok korkmuş.
Çağırtkan keklik, avcının ona zarar vereceğini anlayınca;
– “Ey
sahip! Bu kadar vefasızlık olur mu? Yıllar yılı sana çeşitli
yardımlarda bulundum. Güzel sesimle günlerce ötüp durdum.
Sesimin güzelliğiyle bütün keklikleri etrafıma topladım, sen de
benim yardımımla onları yakaladın. Bunca iyiliği karşılığı
böyle mi olmalı?” demiş.
Zalim
avcı: “senin konuşmaya dahi hakkın yok! Hiç kendini acındırmaya
çalışma, hem kendin itiraf ettin; diğer keklikleri
yakalatmak için
bana yardım ettin. Kendi cinsine ihanet ettin.” demiş. Ne yazık
ki bu konuşmalar Çağırtkan kekliği beklenen sondan kurtaramamış.
Zalim avcı diğer keklikleri yaptığı gibi Çağırtkan’ı da
yemiş.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder