Nasrettin Hoca etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Nasrettin Hoca etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

5 Oca 2019

O Konuşursa Bu da Düşünür & Masal Dinle


Nasreddin Hoca Akşehir pazarında bir adamın başına toplanmış olan kalabalığa yaklaşır. Satıcı elindeki kuşu satmaya çalışmakta ve fiyatı ise çok yüksek 50 Akçe, yan taraftaki tavuklar ise 5 Akçe. Hoca bir türlü fiyattaki aşırı farkı anlayamaz ve sorar:
Hemşerim bu nasıl kuş 50 Akçe istersin?
– Hoca efendi bu bildiğin kuş değildir bunun özelliği var.
– Neymiş özelliği?
– Hocam bu kuşa papağan derler ve konuşur.
Hoca hemen eve koşar, kümesten horozunu kaptığı gibi pazara döner. Papağan satmakta olan adamın yanına durur ve yüksek sesle;
Bu gördüğünüz kuş sadece 100 Akçeye, gel, gel!
Herkesten çok papağan satan şaşar bu işe ve sorar.
Hocam 100 Akçe çok değil mi bir horoz için?
– Sen 50 ye satıyorsun ama?
– Dedim ya hocam benim kuş konuşur ama.
– O konuşursa, benimki de düşünür!


8 Ara 2018

Nasrettin Hoca ve Çocukları | Masal Dinle Türkçe | Hikayeler Masallar


Günlerden bir gün, Nasrettin Hoca’nın iki çocuğu varmış. Büyük oğlu, civar köylerin birinde çömlekçilik yapıyormuş. Bir gün Nasrettin Hoca büyük oğlunun yanına gidince:
– “ Baba, bütün sermayemi şu çömleklere yatırdım” demiş. “ Hava güneşli olur da, tez zamanda hepsi kurursa zengin olacağım. Ama olur da yağmur yağarsa anam ağlayacak!”
Nasrettin Hoca onun yanından ayrılıp, diğer köydeki küçük çocuğun yanına gitmiş.
Küçük oğlu :
– “ Baba, varım yoğum şu tarlada, vaktinde yağmur yağarsa, ekinlerim bol gelecek, zengin olacağım. Olur da kuraklık gelirse anam ağlayacak” demiş.
Hoca Nasrettin eve dönmüş, canı çok sıkkınmış.
Hanımı :
– “Hayrola hoca, canın bir şeye mi sıkkın? Neden yüzün asık” demiş.
– “Benimki bir şey değil hanım” demiş ,
asıl sen kendi halini düşün. Yağmur yağsa da, yağmasa da bizim oğlanlardan birinin anası ağlayacak”.

24 Kas 2018

Herkesi dinlemek mecbur değilsiniz | Masal Dinle | Hikayeler Masallar


Nasreddin Hoca ve Eşeği -Masalı
Günlerden bir gün, Nasreddin hocanın bir eşeği varmış, zamanla bu eşeği ihtiyarlamış, hanımıyla istişare etmişler ve sonucunda da karar vermişler;
Sabah erkenden hayvan pazarına götürelim eşeği, satalım, üstüne de biraz para koyup daha genç ve güçlü bir eşek alalım.” demişler.
Sabahın ilk ışıklarında, eşeği önlerine katıp yola çıkmışlar. Köy, hayvan pazarına baya uzakmış. Nasreddin hoca;
Bu zayıf eşek bu yola dayanmaz, yolda ölür. Yolda ölmese bile pazara varınca bitkin düşer, kimseler yüzüne bakmaz,” demiş. “İyisi , biz eşeği sırtımıza alalım, pazara kadar sapasağlam götürelim.” demiş.
Eşeği almış sırtına, düşmüşler yola. Biraz ilerlmişler, çok geçmeden karşılarına köyden bir kaç ahbap çıkmış. Nasreddin hocanın bu haline pek akıl sır erdirememişler.
Yahu hocam, delirdiniz mi?” demişler. “Hiç insan, eşek taşır mı? Neden böyle bir şey yaptınız! Bizim bildiğimiz, eşek insanı taşır.”
Nasreddin hoca düşünmüş;
Doğru,” demiş.
Eşeği sırtından indirmiş, bu defa Nasreddin hoca, eşeğe binmiş. Yolda giderlerken karşılarına başka köylüler çıkmış. İçlerinden biri;
Oh, maşallah,” demiş. “Nasreddin hoca eşeğe binmiş, yanındaki hanımını da yaya yürütüyor. Ne ayıp, ne ayıp!” Hoca adam adaletsiz davranır mı hiç?
Nasreddin Hoca ; “Adamlar haklı,” demiş. “Gel hanım, ben ineyim, eşeğe sen bin!”
İnmiş eşekten, hanımını bindirmiş. Yolda giderlerken karşılarına başka köylüler çıkmış. Hep bir ağızdan;
Olacak is mi bu?” demişler. “Hocanın genç hanımı eşek sırtında, yaşlı ve gücü kalmamış Nasreddin hoca yaya gidiyor! İnsan olan, bundan bir parça olsun utanır.” Nasreddin hoca hanımına, hanımı da Nasreddin hocaya bakmış. “Hakları var demiş, hocanın hanımı,” Hoca, Ben ineyim, gel sen bin şu eşeğe.”
Nasreddin hocanın hanımı eşekten indiğinde, Nasreddin hoca itiraz etmiş: “Olmaz öyle şey,” demiş. “İkimiz birden binelim, daha iyi.” .
Böyle karar vermişler, ikisi birden eşeğe binip yola koyulmuşlar yeniden. Gide gide yine başka köylülere rastlamışlar. Muhtar kılıklısı;
Nasreddin hocam! Yazıklar olsun size!” demiş. “Sizde hiç acıma, sizde hiç insanlık yok mu? Bu zavallı hayvana ikiniz birden binmeye utanmıyor musunuz?” Bir de hoca olacaksın demiş.. Nasreddin hoca ve hanımı durmuşlar, düşünmüşler. “Bunlar da haklı,” demişler. “En iyisi hayvanı iyi edelim, öyle götürelim pazara.”
Nasreddin hocayla hanımı eşeği almışlar, düşmüşler yollara.. Bu defa yolda giderken hic rastlamadıkları, başka köylülerle karşılaşmışlar. Köylünün biri; ‘
Bu nasıl şey böyle?” demiş. »Eski köye yeni adet mi, getiriyorsunuz hocam? Eşek varken insanlar yayan gider mi? Bunu yapsa yapsa ancak eşekler yapar.”
Doğru,” demiş Nasreddin hoca, “ben de eşeğim, hanımım da. Eşekliğimiz, her önümüze çıkanın dediğine kulak verip yerine getirmemizden geliyor Ama bundan böyle paydos! Kim ne derse desin umurumuzda değil. Doğru da olsa, eğri de olsa kendi bildiğimizden şaşmayacağız.”

6 Eki 2018

Ne Ekersen Onu Biçersin | Sesli Masal Dinle | Kisa Masal


Nasreddin Hoca , yeni öğrencilerine (mollalarında) dünya ve ahireti genel anlamı ile anlatmaya, kavratmaya çalışmış.
"Ahiret hayatımızın tarlası dünya hayatımızdır. Burada kazanırken usulüne uyarsak orada da biriktirmiş oluruz. Herkes önceden, buradan ne gönderdi ise orada karşılığını bulur. Hiç bir işimiz, amelimiz karşılıksız kalmaz vs." diye anlatmış.
Bakmış mollalarda gevşeklik ve uyku hali var. Vakitte öğle yemeği vakti :
- "Haydi çocuklar, ders tamam. Namazımızı kılar kılmaz hep beraber bizim eve etli pilav ve yoğurt yemeye gidelim" demiş.
Hocanın evine gelmişler, salona doluşmuşlar. Hoca içeriye, Karısına seslenmiş;
- "Hatun hep beraber etli pilav ve yoğurt yemeye geldik."
İçerden Karısı :
- "Aman efendi, Evde o kadar ne pirinç, ne et, ne yağ ne de yoğurt var. Hatta o kadar yemeği bırak size sunmayı pişirebilmek için odun bile yok." diye seslenmiş.
Hoca içeri gitmiş. Eline koca bir kazan, bir kepçe, koca bir tepsi, büyük bir yoğurt bakracı ve bir sürü kaşık alarak salona gelmiş.
- "Kusura bakmayın çocuklar" demiş. "Evde yeteri kadar et, pirinç , yağ, süt ve odun getirebilmiş olsaydım, şu koca kazanla pişirip , bunlarla da sizlere ikram edebilecektim..."

1 Eyl 2018

HOCA İLE BALIKLAR &Nasreddin Hoca masalları dinle


Hoca, akşam eve dönerken, komşusundan gelen yemek kokularına imrenir. Komşusu o akşam, balık kızartması yapmaktadır.
Hoca, kapıya yanaşır. İçeriden gelen konuşmaları dinler. Ev hanımı kocasına:
__Aman efendi, der. Hoca, her zamanki gibi kokuyu alıp gelebilir. Kızaran balıkların irilerini, oğlan için dolaba saklayalım.
Hoca, bu konuşmalardan sonra, kapıyı çalar:
__Komşum, bereketli olsun. Balığın güzel kokusu, bütün mahalleyi sardı… der.
Komşusu Hoca’yı içeriye alır. Yemeğe otururlar. Hoca, önüne konan küçük balıklara bakar, bir şeyler mırıldanır. Sonra, balığı kulağına götürür, onu dinler gibi yapar. Bu durumu gören ev sahibi sorar:
__Hayrola Hocam, ne yapıyorsun öyle?
__Balıkla konuşuyorum. Bunları pek küçük gördümde, ”siz hangi deryanın kuzularısınız?” diye sordum.
Komşu, hayretle:
__Peki, o sana nededi? diye sorar.
Hoca hemen cevap verir:
__Biz çok küçüğüz, nereden geldiğimizi bilemeyiz. Dolapta büyüklerimiz var. Siz, onlara sorun, dedi.
Ev sahibi, dolaptaki balıkları sofraya getirir.


18 Ağu 2018

Yorgan Gitti Kavga Bitti & Nasreddin Hoca hikayeleri


Nasrettin Hoca gece yarısı dışarıda, kapının önünde birtakım gürültüler, bağrışmalar işitmiş. Çıkıp kavganın nedenini öğrenmek istemiş.
Karısı Karşı Çıkmış:
-Efendi, ne işin var gece yarısı dışarıda? Otur oturduğun yerde..
Ama Hoca dinlememiş, yorganına sarılıp kapının önüne çıkmış. Bakmış ki iki adam kavga ediyorlar, kıyamet koparıyorlar. Nasrettin Hoca öylece bakadursun, adamlar birden Nasrettin Hoca’nın üstündeki yorganı el birliğiyle çekip almışlar. Aldıkları gibi de tabanları yağlamışlar.
Hoca o soğukta dımdızlak kalıvermiş, alık alık bakmış bir süre. Sonra dönmüş uyku sersemi bir halde girip karısının yanına uzanmış.
Karısı:
-Hayrola efendi? Neymiş dışarıdaki kavganın nedeni?
Hoca:
-Hiç, demiş, Ne olacak, kavga bizim yorgan yüzünden çıkmış meğer, yorgan gitti kavga bitti…!

12 Ağu 2018

O Zaman Başka & Nasreddin Hoca fikrasi


Hoca’nın kadılık yaptığı sıralarda bir adam gelmiş:
-Hoca efendi demiş,size bir şey danışacağım.
-Buyrun sorun. Demiş Hoca, adam sözünü sürdürmüş:
-Geçen gün , komşuların size ait olduğunu söyledikleri bir inek, tarlada bizim ineğin karnını vurup öldürmüş. Şimdi ne yapmam gerek? Hoca , sakallarını sıvazlayıp bir an düşündükten sonra :
-Hayvan bu, demiş, dava edecek değilsin ya!..
-Teşekkür ederim kadı efendi.
-Sahibinin de bu işte suçu yok;ne bilsin böyle olacağını? Adamın yüzü gülmüş, tekrar söze başlamadan önce:
-Kusura bakma kadı efendi, demin ben bir yanlışlık yaptım, ölen inek benimki değil, seninki imiş. Hoca , yerinden doğrulup:
-Bak demiş, şimdi iş değişti. O halde verin raftaki kara kaplı kitabı da hele bir bakalım! …

4 Ağu 2018

Ben Türk olmasaydın & Fıkra


Bir gün Adamın biri İngiltere'ye gezmeye gider . Ingilizce bilmediğinden arkadaşına sormuş:
- Ben İngiltere'de Inglizlere nasıl anlaşacağım?
Adam cevap vermiş:
- konuştuğun her cümlenin sonuna'ing' getir, tamadır .

Adam İngiltere'ye gittiğinde bir kafeye oturmuş. Garson sipariş için gelmiş:
Adam:
-Sen bana bir çay getirebiling?

şaşıran garson gidip bir çay getirmiş.
Inglizceyi çözdüğüne inanan adam övünmekten garsona şöyle söylemiş:
-Bak, ben ne güzel İngilizce konuşuying ?

Garson cevabı yapıştırmış:
-Ben Türk olmaying, rüyanda görürdün çaying!



30 Tem 2018

Nasrettin Hoca Fıkraları



Nasrettin Hoca güldürürken düşündüren 13. Yy da yaşamış bir halk bilginiydi. Karşılaştığı olaylara nüktedan şekilde cevap vermesi, hazırcevaplığı ve keskin zekası ile halkı hem şaşırtır hem de eğlendirirdi. Türk halk edebiyatının fıkralarla ölümsüzleşen ismi Nasrettin Hoca’nın 1208 - 1284 yıllarında yaşadığı varsayılmaktadır. Konya medresesinde öğrenim görmüş ve Akşehir’de vefat etmiştir. Bu bölgelere gittiğinizde Hoca’nın çok sayıda heykeli ile karşılaşabilirsiniz.


Nasrettin Hoca orta Asya’da ve İran dolaylarında tanınan Türk Halk filozofudur.



Nasrettin Hoca fıkraları



insan yaşamından izler taşır ve çoğu ders verme niteliğindedir. Toplumun içinde bulunulan durum zekice verilen cevaplar ile gözler önüne serilir. Günümüze kadar ulaşan fıkraları, bunları okuyanların hala gülmesi ve düşünmesi, fıkralarının birçok dile çevrilmesi bizlere Hoca’nın ölümsüz olduğunu gösterir.










29 Tem 2018

KEDİ NERDE -Nasreddin Hoca hikayesi


Nasreddin Hoca, kasaptan iki kilo et alır, eve gelir.Karısına, akşama et yemeği yapmasını söyler. Yeniden işine döner.
Hoca gidince, karısı yemeği pişirir. Sonra da komşularını çağırır onlara bir yemek ziyafeti çeker. Akşam olunca Hoca eve gelir. Karısı sofrayı hazırlar. Bir tabak bulgur pilâvını Hoca’nın önüne koyar. Hoca pilâvı görünce şaşırır:
__Hanım, hani et yemeği yapacaktın? Bunun için sana gündüzün, kasaptan aldığım eti getirmiştim… Karısı, üzgün üzgün önünde bir süre durur. Sonra, başını önüne eğerek:
__Ah Efendi, sorma! Bizim hınzır kedi, etin epsini yemiş.. der.
Bu duruma çok kızan Hoca, oturduğu yerden fırlar, eline bir sopa alır. Kediyi, iyice döğmeye karar verir. Bir köşede büzülüp oturmakta olan sıska kediyi görünce kuşkulanır. Karısına:
__Bana hemen teraziyi getir, der.
Terazi gelince, Nasreddin Hoca, kedi tartar. Kedi, iki kilo ağırlığındadır. Büsbütün şaşıran Hoca, karısına:
__Kedinin ağırlığı iki kilo, kasaptan, aldığım et nerede? Diyelimki et budur, kedi nerede?

22 Haz 2018

Parayı Veren Düdüğü Çalar & Fıkra & Nasreddin Hoca Hikayeleri


Bir gün Nasrettin Hoca pazara giderken çocuklar etrafını sarmışlar. Hepsi birer düdük ısmarlamış, ama para veren olmamış.
Hoca çocukların tümüne olumlu cevap vermiş:
– Peki, olur demiş…
Çocuklardan yalnız biri, elinde para olduğu halde, Hoca’ya şunları söylemiş:
– Şu parayla bana bir düdük getirir misin ?
Hoca akşama doğru pazardan dönmüş. Yolunu bekleyen çocuklar hemen Nasrettin Hoca’nın etrafını sararak düdüklerini istemişler.
Nasrettin Hoca, cebinden bir düdük çıkarıp kendisine para veren çocuğa uzatmış.
Ötekileri bağırmaya başlamışlar:
– Ya bizim düdükler nerede
Nasrettin Hoca’nın cevabı kısa ve anlamlı olmuş:
– Parayı veren düdüğü çalar.

10 Haz 2018

Nasrettin Hoca Yemeğin Buğusu, Paranın Sesi Fıkrası


Nasrettin Hoca Akşehir’de kadılık vazifesini yürütürken karşısına iki adam çıkmış. Birisi öteden beri cimriliği ile tanınmış bir aşçı, diğeri de boynu bükük bir fakir. Aşçı sözü almış :
Hocam demiş, ben bu adamdan davacıyım. Dükkanın önünde fasulye pişiriyordum. Tencerenin kenarından buğusu çıkıyordu yemeğin. Bu adam elinde somun ekmekle geldi. Kopardığı lokmaları yemeğin buğusuna tutup başladı atıştırmaya. Nihayet koca bir ekmeği bitirdi. Ondan fasulye buğusunun parasını istedim, vermedi.
Nasrettin Hoca anlatılanları dikkatlice dinledikten sonra fakire dönüp :
Doğru mu bunlar ? diye sormuş.
Evet, demiş fakir adam.
Öyleyse para kesesini çıkar bakalım.
Zavallı fakir kadı efendiye karşı gelememiş. İçinde üç beş akçe bulunan para kesesini Nasrettin Hoca’ya uzatmış. Bu sefer aşçıyı çağırmış yanına. Keseyi kulağına yaklaştırarak şıngırdatmaya başlamış. Sonra da :
Haydi demiş aldın işte alacağını. Aşçı :
Nasıl olur? diye şaşkınlığını belli etmiş. Paramı vermediniz henüz. Hoca cevap vermiş :
Fazla uzatma, yemeğin buğusunu satan paranın da sesini alır elbet!